20 Kasım 2010

yağmurdan kaçarken doluya tutulmak..

23 Ekim 2010 Cumartesi

Toparlanmamız çok uzun sürdüğünden ve internete fotoğraf koyma isteğimizden dolayı yola istediğimizden geç çıktık. Ciudad Bolivar’dan önce 1,5 saat uzaklıktaki San Félix şehrine, oradan da 2,5 saatlik bir yolculuk yaparaktan Tucupita’ya varmayı planlıyorduk. 3 gibi anca yola çıkabildiğimiz için 5 gibi yani havanın kararma saatinde anca San Félix’e varabildik. Geldiğimizde “Tucupita’ya en son otobüs 10 dakika önce kalktı, bir sonraki yarın sabah” haberini alıp hafiften yıkıldık. “Peki buralarda en ucuz nerede kalabiliriz, mesela şuradaki hostel?" sorumuza, “hayır orası tehlikeli, sadece merkez tehlikeli değil, oraya da taksiyle gitmeniz lazım çünkü yol tehlikeli ve de oradaki hosteller pahallı” cevabını aldıktan sonra iyice ne yapacağımızı bilemez hale geldik. Sonra Selin Arda’ya dönüp dedi ki: “Biliyor musun böyle bir aksilik olduğu için üzülmüyorum, çünkü böyle terslikler özellikle yolculuklarda güzel sürprizler doğurur” dedi. Arda da aynı heyecanla onayladı.. Fakat ikisi de bu akşam böyle bir sürpriz olmaz heralde diye geçirdiler içlerinden.. halbuki ikisi de yanılıyorlardı..

Ne yapacağız diye düşünürken çaresiz bir taksi aramaya gittiler. İki adam yaklaştı yanlarına. “La Gran Sabana’ya mı gidiyorsunuz?” diye soran bu adamlara, yok biz oralardan geldik, kuzeye, Tucupita’ya gitmeye çalışıyoruz ama araba kalmamış dediler. Adının Miguel olduğunu öğrendikleri adam ise “boşverin Tucupita’yı, oralarda çok sivrisinek vardır, benimle La Gran Sabana’ya gelin” diye tutturdu. O da gecenin bu saatinde sonradan öğrendiklerine göre 5 saat uzaklıkta olan evine gitmeye çalışıyormuş, ve yol parasını bölüşecek birini arıyormuş. Miguel ve arkadaşı çok düzgün adamlara benzedikleri için Selin ve Arda güvendi onlara, ama La Gran Sabana’ya gitmek istemiyorlardı ki.. daha yeni oralardan gelmişlerdi. Onlar Miguel’in ısrarlarına karşı çıkınca Miguel dedi ki: “Peki siz iki turisti ben burada yalnız bırakmak istemem, çünkü bu terminal geceleri tehlikeli olabilir.. Siz çantalarınızla burda böyle dolaşırsanız herşeyinizi çalabilirler, ailem burada San Félix’de yaşıyor, gelin akşam onlara götüreyim sizi, yarın da isterseniz benimle La Gran Sabana’ya, isterseniz de Tucupita’ya gidersiniz.”

Yolcularımız bu teklifi kabul etmeye karar verdiler. Sokakta bir Venezuela’lıyla tanışıp evine gitmenin çok süper bi fikir olmadığının (özellikle böyle tehlikeli olduğunu hep söyledikleri bir ülkede) farkındalardı, ama Miguel ve arkadaşı hakikaten çok düzgün insanlara benzediklerinden onlara güvenmeye karar verdiler. Arabayla evlerine yaklaştıklarında mahalle onları biraz ürküttü, acaba barrio denen genelde tehlikeli olduğu belirtilen bölgede mi yaşıyorlardı? Çünkü etraftaki bütün evler tek katlı yıkık dökük evler, ve genelde böyle bölgeler barrio denen bölgeler oluyor. Ama sonradan öğrendiler ki bütün San Félix şehri tek katlı rengarenk evlerden oluşuyormuş. Eve geldiklerinde ise bir şenlikle karşılaştılar. Evin önünde bir sürü genç çok yüksek latin müzikleri eşliğinde biralarını yudumluyorlar. Çekingen çekingen eve giren iki Türk, herkes tarafından çok büyük bir heyecan ve merakla karşılandı. Soru yağmurlarına tutuldular, yemekler yapıldı, içkiler ikram edildi. Fotoğraf makinamız olduğunu öğrenince herkesin fotoğraflarını çekmemiz istendi, dans edildi..
Aile toplu halde yaşıyor. Büyükanne ve büyükbabanın yanında 4 çocuklarından 2’si ve onların çocukları hep beraber o evde yaşıyorlardı, onun dışında da eve girip çıkan bir sürü arkadaş..
Bizi “vay be Türkler kadar misafirperver Venezuelalılar da varmış” dedirtecek kadar iyi ağırladılar. Arda ilk defa bol bol ispanyolca konuştu. Bizi çok şaşırtan ananas çiçeğiyle tanıştık. Elimizin yarısı kadar olan bu çiçek minik bir ananas ama yenmiyor, sadece süs için. Miguel’le tanıştığımıza ne kadar şanslıyız ne kadar tatlı bir ailesi var diye diye salonda bize kurdukları yer yatağında gecemizi geçirdik.



















Hiç yorum yok:

Yorum Gönder