20 Kasım 2010

En sevdiğimiz kasaba: Las Claritas!


24-25 Ekim 2010 Pazar - Pazartesi

Sabah tekrar bize hazırlanan çok güzel kahvaltılarımızı yedikten sonra Miguel’le karşılaşmamızın kader olduğuna ve bunun bize bir işaret olduğuna inanaraktan Tucupita yerine Miguel ile La Gran Sabana’ya gitmeye karar verdik. Daha önce gittiğimiz Canaima parkı da La Gran Sabana bölgesindeydi, fakat çok küçük bir alanıydı. Şimdi ise kara yoluyla ulaşılabilen bölgelerine gidecektik. Arabaya bindikten sonra öğrendik ki yol 5 saat uzaklıktaymış. Doğru mu yapıyoruz yanlış mı yapıyoruz hadi bakalım diye diye kendimizi Las Claritas denen Google Earth’ün bile bilmediği küçücük bir kasabada bulduk.
Burada da çok yüksek bir müzik bizi hemen karşıladı. Ve öğrendik ki yeni arkadaşımız Miguel’in burada bir likör dükkanı bir de internet kafesi varmış. Hemen yanlarında ise yüksek müziğin geldiği, Miguellerin ise bu müzik yüzünden kavgalı oldukları bir bar var. Bizi internet kafenin arkasında bulunan içinde boş cips standları gibi absürt eşyaların bulunduğu odamıza yerleştirdi. Miguel bize daha önce evli olmadığını söylemişti, halbuki Las Claritas’a geldiğimiz gibi bizi suratsız mı suratsız eşiyle tanıştırdı. Bize her biri çok tatlı davranan ailesinden sonra yüzümüze bir kere bile bakmayan eşiyle niye pek iyi anlaşamadığını anlamamız çok da zor olmadı. Bir buçuk sokaktan oluşan bu kasabayı 10 dakikada gezdik. O günü ve ertesi günü interneti olmayan internet kafemizde ve çekingenliğimizden içemediğimiz biraların arasında, etrafı ve insanları seyrederek geçirdik.
İşin komiği son 10 gündür vücudumuzun direncini arttırmak için içtiğimiz antibiyotikler yüzünden alkol almıyorduk ve demiştik ki antibiyotiklerin bittiği gün bol alkol olan bir yerde olabilelim de rahat rahat içebilelim.. Yanlış dilek dilemişiz.... Hiç bir yerde bi daha bulamıycağımız kadar çok alkolun içindeydik.. çünkü bir likör dükkanının içinde uyuyorduk.. Ama hal öyle ki, Miguel karısından korktuğu için Las Claritas'daki kadar rahat bize içki ikram edemiyordu, parayla satın almayı teklif etmek olmayacaktı, eee başka bi yerden gidip almak da olmaz... ve biz bir yudum bile içemedik... koli koli içkilere bakıp ahh çekip bari blog yazalım diyerekten interneti çalıştırmaya çalıştık.. ama koca internet salonunda internet çalışmadığı için onu da başaramadık..
Las Claritas bölgesinde ve civarında çok derecede altın madeni varmış, dolayısıyla buraya tarihinde altın almak dışında gelen tek turistler biz olabiliriz.
Las Claritas’ın hiç bir zaman unutamıyacağımız, ileride hatırlayıp hatırlayıp tekrar güleceğimiz bir yer olduğunu kavramaya başladık.

Bu arada Miguel’in sahip olduğu güzel mi güzel Tucan kuşu ile tanıştık.. İnanılmaz güzellikteki gagası ve sakinliğiyle bizi etkiledi. Ona yemek vermeyi öğrendik. Gagası çok uzun olduğundan gagasının ucuyla yemeği iyice tutuyor, dengeliyor ve sonra ani bir haraketle yemeği boğazına doğru atıyor..
Bu enteresan yerde yeterince kaldığımızı düşünerekten eşyaların bir kısmını Miguel’e bırakarak ertesi gün La Gran Sabana’ya yani yine Canaima National Park’ının bu sefer daha doğu tarafına kamp yapmak üzere gitmeye karar verdik.














Hiç yorum yok:

Yorum Gönder